
kimi zaman hüzünlendirir bir köşede iki sevgiliyi,belki bir anne ve kızını yada yıllanmış aşıkları:sevdiğini bir daha ne zaman göreceğini bilemediğin bir meçhule gönderirsin...belki de hiç göremeyeceksindir bir daha kim bilir...kalplerde iyi niyetlerle yolcu edersin sevdiğini arkasından döktüğün iki damla gözyaşı boğazda düğümlenenlerin tercümesi olur o an...
o kısacık anda onu ne kadar sevdiğini anlatmaya çalışırsın fısıldayarak bir öpücükle onu ne kadar çok özleyeceğini söylersin.sarılması öylesine acıtır ki içini bir kaç dakika sonra ayrılacağını bilmek ne bileyim işte o an sözün tam da bittiği yerdir iştee...
ama kimi zamanlar da vardır ki heyecandan nefesin kesilecek hale gelirsin:dakikalar öyle yavaş ilerler ki bakar durursun saatine ama hala ilk baktığın yerdedir yelkovan.. yerinde duramazsın bir içeri girersin bi dışarı çıkarsın ama yok sevdiğini getiren tren bir türlü gelmezz ellerin heyecandan buz kesmiştir artık kalbinde bir ağrı hissedersin ama bu ağrının anlatılması öyle hiçte kolay türden değildir hanii.. koskocaman bir taş vardır kalbinde ağrısını en derinden hissettiğin... dakikalar ilerledikçe bu duygular daha da artar ve bu seferde midende kelebeklerin uçuştuğunu hissedersin ....vee tren gelirrrrrrr.... yolcu ettiğin gibi ağlayarak karşılarsın sevdiğini sımsıkı sarılarak...
ahh bu trenler sevdiğimi hep benden aldılar...
*anne ve babama itafen...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder