21 Ocak 2012 Cumartesi

Bu işte hem yanlışlık hem de yalnızlık var

Merhabalar sevgili blogsever,
Eh sınav haftasında yeni çıkınca  hemen doyasıya  kitap okunan  ve aralıksız film izlenen bir döneme hızlı bir giriş yaptım.
Sınav haftasında kitap okumakmış, film izlemekmiş ne mümkün.Zaten o günler de 7 gün 24 saat yetmez oluyor bizlere :(
Üzerimizdeki yorgunluğu ve stresi attıktan sonra hepimiz izleyemediğimiz filmlere yada hep okumak istediklerimize sarıldık.sizlerde de öyle oluyor mu bilmiyorum ama sınav haftasını atlattıktan sonra sanki sırtımda  taş taşımışım gibi yorgunluk hissediyorum ben.
Aklımda henüz  okumak istediğim bir kitap yokken masanın üzerinde gözüme ilişen 'Haydi Kıralın Hayellerimizi'' okımaya başlamışken buldum kendimi kitap kurdu Gökçe'ye ait olmalıydı:)

En sevdiğim bölümüde sizlerle paylaşmak istedim keyifli okumalar :)

Aşık mısın?
Hayır ama bana iyi geliyor.Daha doğrusu birbirimize iyi geliyoruz .
***
Aşık mısın?
Hayır seviyorum.
Bu birbirinden çok farklı iki şey mi?
Kesinlikle
***
Aşık mısın?
Hayır yalnızım ve onunla yalnızlığımı paylaşıyorum.
***
Aşık mısın?
Sanmıyorum.Onu tutkuyla sevmiyorum.Ama ondan başkasını seveceğimi de sanmıyoru.
***
Aşık mısın?
Hayır alışkınım...
***
Aşık mısın?
Yok daha neler!Şunun şurasında flört ediyoruz.
Ne bileyim?Çok tutkulu görünüyorsunuzda...Hem sonra birbirimize seslenme biçimlerinizde çok tutkulu.
Olabilir.Ama o aşık olacağım biri değil.
***
Aşık mısın?
Hayır galiba kaçığım. Ondan hoşlanmıyorum,onu sevdiğimi bile söyleyemem ama böyle giderse evleniriz bile!...
***
Aşık mısın?
Ne ilgisi var canım?Birbirimizi beğeniyoruz okadar.
***
Aşık mısın?
Olsam mı bilemiyorum.Başına bela alır mıyım?
***
Aşık mısın?
Hayır tek bildiğim acı çektiğim.

Bu yanıtların hepsi ne kadar tanıdık değil mi? Sanki aşkı arayan, bağrına basan, peşinden yollara düşen bir tek Allah'ın kulu yok ortalıkta... Kimi konfor peşinde, kimi endişelerine teslim olmuş, kiminin hem aklı hem de kalbi karışık. "Sevgilim" veya "eski sevgilim" demek sevdiğin yemeklerden söz etmek kadar sıradan, kolay, hafif bir hal...Kimileri tutkusuz ama uyumlu bir çift olmanın güvenli sularında geziyor, kimisi vitrine el ele çıkmanın gösterisini yapıyor.
Ya aşk?

O sanki meczupların harcı...
Sanki özlem (o ki aşkın temelidir) unutulmuş bir duygu.
Sanki bir ceza aşk (bazen en inkarcılara, en korkaklara bir cezadır aşk gerçekten de!) ve kimse çift olmanın güvenliğiyle ödüllendirilmek varken aşk suçunu işleyip cezalandırılmak istemiyor.Sanki şöyle der gibiler: "Şunun şurasında iyi vakit geçirmek" ve alışkanlıkların koynunda huzurla uyumak varken aşkın kör kuyusundan su çekmeye çalışmakla kim uğraşır?
İyi de...
Peki o zaman durmadan aşktan söz eden şarkılara, şiirlere, öykülere, filmlere ne oluyor?
Kim kimi aldatıyor?
Şarkılar mı yalan söylüyor, yoksa o şarkıları dinleyenler mi?Bu işte bir tuhaflık var değil mi? Bir yanlışlık var.
Aşk sevdiğini beklemektir. Oradayken, yanı başındayken bile sevdiğinin "gelmesini" beklemektir.
Aşk özlemektir. Hep bir aradayken bile garip biçimde özlem duygusunun sürmesidir.
Aşk kaybederek kazanmaktır ve bu yönüyle eşsizdir.
Aşk zirveye tırmandığın anda ölmek, en derine daldığın anda boğulmak, mutlu olduğun anda ebedi huzura veda etmektir...
Aşk güvenliği tehdit eden ve fakat silahsız biricik cesarettir.
Uymuyor tabii bunlar şu bildik hayatımızın düzenine...
Çok şeye uymuyor.
O yüzden de "âşık mısın?" diye soruldu mu insan ürküyor.
O yüzden bir gece vakti insan kendi kendine "âşık mıyım?" diye sorduğunda, bu soruyu aklından nasıl kovacağını bilemiyor...
İyi de, diyorum ya, ne oluyor bu şarkılara, şiirlere, filmlere?
Ya sabah akşam aşktan söz eden şu cıvık "Biz evleniyoruz" kültürüne ne oluyor?
Bir yanlışlık var bu işte.Hatta, evet; romancı da haklı, son kertede bu iste kesin, bir yalnızlık var!..
Ne yapmalı o halde?
Şiir okumak yerine şiir mi olmalı yoksa?
Şarklar dinlemek yerine şarkı mı olmalı?
Film izlemek yerine film mi olmalı?
Olur mu? Neden olmasın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder